Müziğin Hikayesini Anlatmak; Döneminin Müzik Kültürünü Yansıtan Filmler Listesi

Müziğin anlatı gücü çoğu zaman kendi medyumunu aşarak görsel anlatıların gücünü daha ön plana çıkartır. Operalarda, müzikallerde, vodvillerle ve en son da sinemada kendini gösterir.

Emre Can Acar 31 Ocak 2024

Müziğin anlatı gücü çoğu zaman kendi medyumunu aşarak görsel anlatıların gücünü daha ön plana çıkartır. Operalarda, müzikallerde, vodvillerle ve en son da sinemada kendini gösterir. Müzik bu yönüyle, bir filmde duyguları ortaya çıkartarak, temalar oluşturma ve bir hikayenin gidişatını yönlendirme gücüne sahiptir. Ancak bu ilişki karşılıklı bir temasta bulunur. Tıpkı müziğin anlatıyı güçlendirmesi gibi anlatı da müziği güçlendirebilir. Müziğin hikayesini anlatmak da böyledir. 

Sanatın varolduğu coğrafya ve kültür dinamiklerinden oluşturduğu dil, şüphesiz her toplum için farklıdır. Hem müzik hem de sinema bu ilişkinin bir eseri olmuş, yer aldığı kültürün şekillendirilmesiyle oluşmuştur. Bu yüzden ki müziğin sinema ile olan ilişkisine bakmak, okyanustan bir bardak su alıp incelemeye benzer. Yüzeysel olarak bir tanımını yapabiliriz, tıpkı bardakta tuzlu su var dememiz gibi, ancak onu mikroskop altında incelersek, o okyanustaki bir bardak suyun bir çok farklı parametreleri olduğunu görebiliriz. Nitekim, bu farklı parametrelerin yarattığı evrensel bir dil ve kültür de vardır. Dünyanın dört bir yanında yer alan, birbirinden farklı toplumların ortak kaygılarının olduğu bir dil. 

Listeleceğim filmler de bu bağlamda, döneminin kültürünü yansıtan, aynı zamanda o kültürün ve müziğin hikayesini anlatan filmler olacaktır. 

 

24 Hour Party People (2002)

62c80765909a0d848493f1c192cd664c.500x500x1

Steve Corgan’ın ünlü radyocu ve Factory Records’un sahibi Tony Wilson’ı canlandırdığı 24 Hour Party People, başlı başına dönemin kültürünü, toplumsal yapısını ve dönüşümlerini yansıtır. Müziğin, gençliğin, eğlence kültürünün ve sanatçı algısının değişimini adım adım görür, bizzat onun içinde yaşarız. 24 Hour Party People anlatı ve estetik açısından birçok eleştirmen tarafından postmodern olarak tanımlanır. Yine dönemi içerisinde ‘Postmodern film’ olarak kabul edilen genel fikirlerle uyumluydu. Film dramasını ve mizahını, dönemin biçimsel fikirleriyle örtüştürerek kurgular. Bu açıdan doğrusal ve kronolojik anlatıyı yıkar. En önemlisi de film, hepimizin aşina olduğu, bir döneme damgasını vuran müzik gruplarını ve ortamlarını filtresiz bir şekilde bize aktarır. 

 

Lords Of the Chaos (2018)

STILL-2W

Black Metal çoğumuzun tercih etmediği, hatta koşarak uzaklaştığı, gürültüden ibaret bir müzik türü olabilir. Ancak bir gerçek var ki, o da 80’ler sonu ve 90’lardan itibaren ortaya çıkan bu türün İskandinav toplumunda yarattığı histeridir. Kiliselerin kundaklanması, satanist ayinleri gibi Norveç toplumunda infial yaratmış bir dönemi başlatır. Ve öyle ki, bu histeri, 90’larda da Türkiye’de görülecek olan metalci fobisi ve her uzun saçlı ve siyah giyen erkeğin satanist ilan edilmesine dek uzanır. Lords of the Chaos da o dönemin sansasyonel olayı olan Varg Vikernes’in grup arkadaşı Euronymous’u öldürmesine giden süreci konu alır. Filmin yönetmeni Jonas Akerlund elindeki bütün bu zengin materyale rağmen ortalama bir yapım ortaya çıkartmış olsa da, film dönemin sıkıntılı zihin yapısını bütün vahşetiyle ortaya koyar. 

 

Human Traffic (1999) 

MV5BMjA1MjA5NTc5NV5BMl5BanBnXkFtZTcwNzA3ODczNQ@@._V1_

Kapalı havasız ortam, yüksek sesli kendini tekrar eden hızlı elektronik müzik, 10 saniyede epilepsi krizi geçirtecek kadar yanıp sönen parlak ışıklar ve uyuşturucu, 1990’ların bir başka ikonik kültürü rave partileri, şüphesiz dünyanın her yerinde kendisine bir şekilde yer bulmuştur. Kendisi de bu kültürün içerisinden gelmiş olan Justin Kerrigan’ın yönettiği Human Traffic, tam olarak bu kültürün içerisindeki insanları anlatır. Film gerçek hayattaki yansıması gibi kendisini kaybeden bir anlatı sunar.

 

The Commitments (1991)

the_commitments_group

İngiliz sineması sıcak ve huzurlu atmosferi fakir, işçi ve köylü sınıfı üzerinden verebilmeyi çok iyi başarır. Melodrama bulaşmadan, işçi sınıfı hikâyelerini güçlü bir şekilde verir. The Commitments de, her ne kadar bir İrlanda hikâyesi olsa da, İngiliz yönetmen Alan Parker tarafından çekilmiştir. Alan Parker 1990’ların Dublin işçi sınıfı ruhunu canlı bir şekilde yakalayarak, bunu müzik ve neşeyle birleştirir. Jimmy Rabbitte adındaki işsiz İrlandalı bir gencin tamamen işçilerden oluşan müzik grubu kurmasını konu alan film, yokluk içerisinde ortaya çıkan yaratıcılığı ve bu kültürün şekillendirdiği müziği bizlere verir. 

 

Arabesk (1989)

MV5BMWRmMGIzMWQtYWFlYy00M2FlLWIwNDMtNTgxZDU3MzdkYmZiXkEyXkFqcGdeQXVyOTQ2MjQ3MTI@._V1_

Unkapanı Wikipedia sayfasında şöyle bir ifade yer alır. Bu ifadede Yeşilçam sinemasında Unkapanı, ‘Doğulu, saf, temiz ve yanık sesli türkücülerin yolunun düştüğü semt’ olarak anılıyor. Bu ifade bir döneme şekil veren kültürü çok iyi yansıtır. İbrahim Tatlısesli, Ferdi Tayfurlu, Orhan Gencebaylı yeşilçam filmleri, köyden kente göçüş, kısa zamanda zengin olma hayalleri ve İstanbul’un taşı toprağı altın... Bu kelimeler çoğumuzun beynine kazınmış, çocukluğunda yer etmiştir. İşte Ertem Eğilmez’in 1989 yapımı Arabesk filmi bu dönemin parodisini ustaca kurgular. Film bir türkücünün hayatını ve dramasını anlatmaktan çok, o dönemi absürt biçimde ele alarak eleştirir. Hatta Türk sinemasının nadide absürt sinema örneklerinden biridir. 

 

Amadeus (1984)

aaaaaaaaaa

Mozart'ın müziği yıllar içerisinde kültürel engelleri aştı ve farklı kökenlerden insanları birleştirdi. Günümüzde besteleri küresel kültürel mirasın bir parçası haline geldi. Dünya çapında konser salonlarında, opera binalarında ve müzik festivallerinde ya da bir avm içerisinde dahi çalınır hale geldi. Milos Forman’ın efsane olmuş filmi Amadeus da, Mozart’ın hayatını, yaratım sürecini, dahiliğini ve deliliğini sinemaya yansıttı. Filmde Mozart’ın yapıtları ve Salieri ile çekişmelerinden ziyade önemli bir diğer şey, yaşadığı dönem içerisinde insanların zihin yapısı, sanata bakış açıları, aristokratik sınıfın kendilerine kurdukları dünya içerisinde dışarıya nasıl temas ettiğidir. Mozart’ın dönemi içerisindeki aykırı kişilik yapısı, aristokrasi ile girdiği çatışmalar Amadeus’da başarılı bir şekilde işlenir. 

 

Shine (1996)

MV5BMjA1NDIzNzE5OV5BMl5BanBnXkFtZTcwNjkzNzY3Mw@@._V1_

Ünlü piyanist David Helfgott’un hayatını anlatan Shine, bir dönem filmden çok tıpkı Amadeus’un Mozart’ı anlattığı gibi dahi bir sanatçıyı anlatır. David Helfgott’un kişiliğine, sıkıntılarına, sorunlarına daha yakın bir bakış açısı sunan film, günümüzdeki üst tabaka ve alt tabaka arasındaki ilişkisini arka planda irdeler. 

 

8 Mile

eminem-8-mile-rexfeatures_1555158a

Eminem'in tek başrol oynadığı film olan 8 Mile, Detroit'te bir sanatçı olarak isim yapmak ve hip-hop'a karşı ön yargıları yıkmak için mücadele eden bir rapçinin otobiyografik hikâyesini konu alır. 

 

Mixed by Erry (2023)

mixed-by-erry-luigidoriano-giuseppe-arena-emanuele-palumbo-enrico-peppe-angelo

80’ler İtalyan pop ve disco kültürünü renkli bir hikayeyle süsleyen film, dönemini gayet iyi bir biçimde yansıtır. Netflix üzerinden izlenebilir.

 

Legend Of 1900 (1998)

the-piano-duel-in-the-legend-of-1900

Film 1900 yılında transatlantik yolcu gemisinde keşfedilen erkek çocuğun hiç karaya ayak basmadan bir müzik efsanesine dönüşmesini anlatır. Giuseppe Tornatore’nin yönettiği film, tamamen izole büyüyen ve bu izole ortamda gelişimini gösteren çocuğun ve müziğin hikâyesini güçlü bir şekilde anlatır. 

 

Büyük Maestro: Ennio Morricone (2021)

ennio

İyi, Kötü ve Çirkin, Bir Zamanlar Amerika ve Hateful Eight gibi beş yüzden fazla film müziği besteleyen veren Ennio Morricone’nin hayatını, yine onun birçok filmine beste yaptığı Giuseppe Tornatore anlatır. 

 

Breadcrumb Trail (2014)

slint-opener

80’ler ve 90’larda Amerika’da garaj gruplarının temelleri atılmıştı. Ergenliğe giren gençler genelde arkadaşlarıyla garajlarında toplanır, sağdan soldan topladıkları gitar ve davullarla müzik yapmaya çalışırlardı. Bu yüzdendir ki, 80’ler ve 90’lar rock müziğin zirvesi olmuştur. Zira ortaya çıkan müzik, basit bir ergen eğlencesi ya da müzikleri yeniden yorumlamaktan ziyade; ciddi anlamda yenilikçi ve başarılı işleri ortaya çıkarır. Breadcrumb Trail de o atmosferin içinden çıkmış efsanevi grup Slint’in belgeseli olarak karşımıza çıkar. Youtube üzerinden ücretsiz olarak izlenebilen belgesel, o türe ve atmosfere merak duyanlar için kaçırılmaması gereken bir yapım

 

Emre Can Acar

Fotoğraflar
Videolar